10 Ekim 2016 Pazartesi

Batı Uygarlığının Mimarlık Üzerindeki Etkisi

     Mimarlığın gelişimini bilmek, bugünü anlamada bizlere oldukça faydalı olur. Mimarlığın zaman zaman oldukça karmaşık olabileceğini düşünürsek,bu bilgilerin önemli olabileceğinin farkına varırız.
  Mimarinin evrimi uygarlığın evrimine paralel olarak
gelişti.Uygarlıklarını geliştirmek isteyen uluslar mimariye değer verdiler.Mimarlık uygarlığın bir parçası sayıldı.Bu toplumlar gelişmiş mimarilerini dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilere açtılar.
Mimarlık tarihinde Mimari öykü kavramı önemli bir yer tutar.İlk çağ konutlarında mimari öykü sadece temel insani gereksinimleri karşılamaya dönüktür.Mimari öykü gelişmiş fakat konstrüksiyon bilgisi ilkel düzeydedir.Evler basit ve kare,dikdörtgen planlıdır.Bu evlerin plansal öyküleri de oldukça basittir.
  Mimariyi biçimlendiren teknik öyküdür.Burada balta metaforu iyi bir örnektir.Kesici bir işlev kazansın diye taşlar yontuldu ve zaman içerisinde bu alet balta şeklini aldı.Aynı yaklaşım mimarlık için de geçerlidir.Bir çok mimari detay zaman içerisinde biçim kazanmıştır.
  Mimarlık birçok alt gerçekliğin vücut bulmuş halidir.Bu alt gerçeklikler mimari öyküyü oluşturur.En basitinden en karmaşığına doğru mimari eserlere bakacak olursak bu temel prensibin değişmediğini görürüz.
  Zamanın ruhu mimariye de yansır.Her dönem etkin olan sanatsal anlayışlardan mimarlıkta etkilenir.
Antik yunanda Basit geometrik formlar Sokrates tarafından asil formlar olarak tarif edildi ve bir anlam kazandı.Rönesans dönemi antik yunan mimarisinin gelişmiş biçimidir.Bu dönemde heykel ve resimdeki ilerleme mimarlığı doğrudan etkilemiştir.Modern mimari ise kendi çağının sanatından etkilenmiştir.Modern mimari antik yunandan beri gelen sembolik mimarlığı ve bu anlamlandırmayı terk etti.Daha sade sayılan ve geleneksel Japon mimarlığına yakın bir biçimlenme tercih etti.İnsanın doğa ile bağ kurmasını amaçladı.1910'lardan 1970'lere kadar bu yaklaşım batı dünyasında devam etti diyebiliriz.Fakat Rusyada bolşeviklerin iktidara gelmesinden sonra ortaya çıkan konstrüktivizm mimaride yeni imkanlar sundu.Mimarlar Soyut sanatın (Vassily Kandinsky ve Picasso)ilkelerini mimarlığa aktardı.Soyut sanatın mimarlıktaki kullanımı günümüze dek gelen ve dekonstrüktivistlerce de kullanılan bir yöntem.
  Mimarlık dilini yeniden yorumlamak isteyen dekonstrüktivistler mimarinin geleneksel biçimlenmesini terk etti.Geometrik biçimlenmenin kurgusunu yeniden düzenleme amacında oldular.Peter Eisenman,Daniel Libeskind,Zaha Hadid bu akımın öncüleri.Geometrik biçimlenmede daha özgür olma ve soyut sanatı kullanma mimarlığın kalıplarından çıkmasını sağladı.Teknolojik imkanlar bu mimarinin hayata geçmesine imkan sağladı.Artık en karmaşık geometrik modeller bile inşa edilebiliyor.Mimarlık hayal gücünün genişlediği ölçüde zenginleşiyor.Madalyonun diğer yüzüne bakacak olursak geleneksel mimarlık ekonomik olma gayesinde olanlarca tercih edilmeye devam ediyor.
 Mimarlık çift kutupta yol almaya devam ediyor.Ekonomik ve düşünsel anlamda gelişmiş olan batı uygarlığı ile gelişmekte olan ülkeler mimarinin farklı kutuplarında sayılır.Batı uygarlığı düşünsel üstünlüğünü diğer ülkelere kabul ettirme çabasında.Mimarlıkta da durum farklı değil.Batılı tarzda inşa edilen eserler artık birçok yerde görülebiliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder