Bugün
evrensel mimaride büyük bir keyfilik söz konusu.Ülkeler mimarisinin birbirine
benzemesi mimarları biçimsel arayışa itiyor.
Mimarlar
her mimari tasarımlarında farklı bir yöntem deniyor.Böyle bir dünyada neyin iyi
ya da neyin kötü olduğunu belirlemek imkansız oluyor.Mimar olarak hangi yöntem
veya stili tercih etmeliyiz,tarihi detayları mı kullanmalıyız,biçim ağırlıklı
mı yoksa işlev ağırlıklı mı tasarım yapmalıyız?Bu yüzden mimar olarak kendimizi
bulmamız belki de yıllar alıyor.Fakat bizi teselli eden bir şey var o da
insanların özgün yapılara değer vermesi.Gerçekten dikkat çeken,nitelikli,sanat
kurallarını dikkate alan,oranlı yapılar görülmeye değer oluyor.Mimarlıkta her
mimar kendi yöntemini uyguluyor.Kendisi bir dil kuruyor ve hayata da öyle
bakıyor.Fakat bu yöntemde de bir keyfilik var.Mesela Guggenheim müzesi
buruşturulmuş kağıtlardan oluşmuş gibi.Tek özelliği biçiminin dikkat çekiyor
olması.Bu tarz zor biçimlerin yapılabilir olması aslında bizlerin dikkatini
çeken unsur.Sadece yeni yapım tekniklerini kullanmak amacıyla yapılmış gibi
duruyor.Tarihi yapılarda ise durum biraz farklı.Örneğin antik yunanda temel
geometrik formlar asil oldukları için tercih edilirdi.Formların insan algısı
üzerindeki etkileri mimarlar tarafından bilinirdi. Mimarlar temel formlar
arasında matematiksel oranlar kurarak cephede bir ifade yakalamışlardı.Yunan
Akropolünde Parthenon tapınağını ele alırsak ilginç sonuçlar elde
ederiz.Tapınağın üçgen alınlığı kendi içinde altın orana göre düzenlenmiş
formlardan oluşur.Yapıda temel geometrik formlar kullanılır.Fakat yapının
şehirdeki konumu,ölçeği,anıtsal sütunlar üzerinde yükselişi,cephesel bakışlarda
perspektif hissi vermesi gibi algısal detaylar yapıyı değerli kılar.İnsanlar bunun
gibi detayları anladıkça yapılara değer verir.Bu durum yalnızca mimarlıkta
geçerli bir anlayış değil,hayatın birçok alanında bunun gibi çarpıcı örnekler karşımıza
çıkar. Mimarlık dışında aklıma gelen bir detayı paylaşmak isterim;Bir postacı
güvercinini neden önemseriz veya merak ederiz hiç düşündünüz mü?Çünkü bu kuş kilometrelerce
ötedeki bir mekanı tanır ve aldığı postayı alıcısına teslim eder.Onlarca ev
arasından doğru evi bulur.Normal sıradan bir güvercini ise pek merak etmeyiz.Postacı
güvercininin doğasını ve zekasını anlamak bizi mutlu eder. Mimari tasarımda birçok
olayı göz önüne alan bir yapı da bizim dikkatimizi çeker.Onu öğrenme eğilimi
gösteririz.Onu öğrenmek bizi mutlu eder.Bu yapılar hakkında belgeseller bile
izleriz.Çünkü
bu tarz yapılar matematiksel gizlerle doludur.Cephesel ifade kütleler
arasındaki matematiksel oranlar yardımıyla kurulmuştur.Mimar Sinan'ın
camilerinde kubbelerin kendi aralarında ve minareyle oranları gibi.Matematiksel
oranlar mimarın hayal gücüyle sınırlıdır.Günümüzde ise asil mimarlık ve oranlar
yeterince kullanılmıyor.Bana göre bunun en önemli nedeni mimarların tasarıma yeterince
vakit ayırmıyor oluşu.